Gastro-diplomasi alanında uzmanlaşan ve Türk kahvesini dünyaya tanıtmayı misyon edinen Gizem Şalcıgil White, kıtalararası gezerek Türk kahvesini binlerce kişiye tattırdı.
O, 15 yıldır Türk kahvesi kültürünü ABD'ye ve dünyaya tanıtmaya kendini adamış bir 'gastro-diplomasi' uzmanı. 2004 yılında Bilkent Üniversitesi Bankacılık Finans bölümünden mezun olduktan sonra ABD'de küresel iletişim ve pazarlama alanında yüksek lisans yapan ve 2009 yılından bu yana ABD, Hollanda, Belçika, Fransa ve Kanada başta olmak üzere pek çok ülkede Türk kahvesi kültürünün tanıtımını yürüten Gizem Şalcıgil White, kıtalar arası gezerek Türk kahvesini binlerce kişiye tattırdı. Yıllardır yürüttüğü gönüllü proje ve çalışmalardan dolayı Amerikalılar ona ‘Turkish Coffee Lady' ismini verdi. Bu adı markalaştıran ve ABD'de altı farklı yerde Türk kahvesi zinciri işleten Şalcıgil White, bu kafelerle Türk kültürünü yurtdışında temsil etmeyi ve kadın girişimcilere destek olmayı amaçlıyor.
Türkiye'den ABD'ye uzanan yolculuğunuz nasıl başladı?
Bilkent Üniversitesi Bankacılık Finans bölümünden mezun olduktan sonra 2005'te ABD’nin Boston şehrine yerleştim. Önce Boston Üniversitesi'nin Uluslararası Pazarlama bölümünün diploma programına katıldım ve dört ay staj yaptım. Aldığım eğitim ve iş tecrübesi sayesinde dünyanın en iyi iletişim okullarından biri olan Emerson Koleji'ne kabul aldım ve 2006'da Küresel İletişim Pazarlama ve Reklamcılık alanında yüksek lisans yaptım.
Sosyal girişimcilik serüvenine adım atmanız nasıl oldu?
Açıkçası Boston, birçok anlamda benim hayatımı değiştiren bir yer oldu. Yüksek lisans programının ilk gününde eşim Nathan White ile tanıştım. Bu dönemde, ülke markalaşması ve kamu diplomasisi konuları hakkında ilk kez bilgi sahibi oldum. Özellikle imaj sorunu olan bir ülkenin tanıtım projesinde çalışınca fark ettim ki Türkiye o dönem sadece deniz-kum-güneş odaklı bir tanıtım stratejisi izliyordu ve ülkemizin Amerikan halkı nezdindeki olumsuz imajıyla başa çıkma konusunda etkili bir iletişim yapılmıyordu. Bu olay benim için bir uyanış oldu ve bir vatansever olarak bu konuda ben ne yapabilirim diye düşünürken sosyal girişimcilik serüvenim başladı.
Neler yaptınız peki?
Gastrodiplomasi alanında uzmanlaşıp yabancı toplumlara Türkiye'yi doğru bir iletişimle anlatmak için kültürel bir misyon üstlendim. Günde 400 milyon adet kahve tüketen Amerikalılar ile doğru kanaldan ilişki kurmak için çok merak ettikleri Türk kahvemizin en etkili etkileşim olduğunu tespit ettim. Bir kadın girişimci olarak iki toplumu mutfak diplomasisinde buluşturmaya ve yurtdışında Türk kahvesine değer kazandırmaya karar verdim.
'Türkiye Massachusetts’in neresinde?'
Sizi en temelde harekete geçiren neydi?
Boston’a ilk taşındığımda bir Amerikalı’nın bana “Türkiye Massachusetts eyaletinin neresinde?” diye sorması benim için kırılma noktası oldu. 2008 yılında girişimcilerden oluşan gönüllü bir ekip ve kısıtlı bir bütçeyle Türkiye’nin ilk uluslararası dijital kahve evi olan www.turkayfe.org sitesini kurdum. 2011 yılında Washington Büyükelçiliği ve New York Türk Evi’nde 'Türk Kahvesi 16. Yüzyıldan 21. Yüzyıla ve Ötesine' temalı etkinlik serilerini başlattım. Çok ilgi gören bu faaliyetler devam ederken ABD’de çok yaygın bir hale gelen yemek kamyonlarından esinlendim. Türk kahvesini yurtdışında daha ulaşılabilir kılmak için dünyanın ilk Türk kahvesi kamyonunu tasarladım. Kâr amacı gütmeyen ve dünyada örnek gösterilen bir kültürel diplomasi girişimi olan 'Gezici Türk Kahvesi Evi (Turkish Coffee Truck)' projesini 2012 yılında hayata geçirdim.
Bu Gezici Türk Kahvesi Evi ile kaç ülke ve şehir gezdiniz?
14 şehri ve altı ülkeyi gezen projemiz sayesinde binlerce kişiye Türk kahvesini sevdirdik. Sekiz yıl boyunca Washington DC, New York City, Boston, New Haven, Paterson, Baltimore ve McLean’in yanı sıra, Avrupa ve Kanada’yı şehir şehir dolaşarak 50 bini aşkın kişiye Türk kahvesi tattırdık. Amerikan Kongresi'nde de bir dostluk projesi olarak onurlandırılan bu kültürel girişim sonucunda Washington Post gazetesi bana “Turkish Coffee Lady” ismini verdi. Brüksel’de NATO genel merkezi, T.C. Avrupa Birliği Daimî Temsilciliği’nde kahve ikramları gerçekleştirdik.
Kapadokya, Ege. Zeugma…
Öte yandan 2017'den bu yana ABD'de açtığınız Turkish Coffee Lady adlı kahve dükkanıyla hizmet veriyorsunuz. Bu dükkânı açma sebebiniz neydi?
Dünya turlarım sırasında Rotterdam'da tanıştığım ortağım Ahmet Şerif İzgören ile Türk kahvesinin potansiyelini fark ederek bu kültürel misyonu daha profesyonel olarak devam ettirmek üzere bir iş kurmaya karar verdik. Markamız bu şekilde doğmuş oldu. İnsanlar artık kahve ritüellerini birebir deneyimlemek ve gittikleri mekanlarda kendilerini özel hissetmek istiyor. Aynı zamanda doğa dostu olan Türk kahvesinin pazar payını arttırması için bir atılım yapılabileceğini düşündüm. ABD’nin en prestijli alışveriş merkezlerinden birinde ve Virginia eyaletinin tarihi Old Town Alexandria bölgesindeki kültür evimizde her gün yüzlerce Amerikalıyı Türk kültürü ile buluşturuyoruz.
Menünüzde kaç çeşit Türk kahvesi bulunuyor?
Türk kahvesi dünyanın ilk kahve pişirme yöntemi. Amerikalılar Türk kahvesini deneyimlemek istiyor ancak hala damak tadını bilmiyorlar. Kahvemiz yurtdışındaki menülerde yer almadığından tüketici için kolay ulaşılabilir bir içecek değil. Bir gastro diplomat olarak tüm kahve ürünlerimize Türkiye'nin kültürel hazinelerinin isimlerini vererek ülke markamıza katkıda bulunmayı hedefledim. Kahvelerimiz İstanbul (geleneksel), Mardin (dibek), Kapadokya (kakuleli), Ege (damla sakız), Zeugma (menengiç) gibi tarihi bölgelerin isimlerini temsil ediyor.
Amerikalılar dibek kahvesine bayıldı
Türk kahvesini tadan yabancılar nasıl tepki veriyor?
Özellikle Amerikalılara kahve ikram ettiğinizde 'Hayır' demiyorlar. Mardin dibek kahvemizi Amerikalılara yetiştiremiyoruz! Sütlü, lezzetli ve sağlıklı bir karışım olması nedeniyle damak tatlarına çok uygun bir kahve ve Amerikan kahve pazarında Türk kahvesinin pazar payını değiştirebilecek eşsiz bir lezzet. Çoğu ziyaretçimiz kahvenin tadını çok beğenince daha sonra ofisten ve çevresinden herkesi beraberinde getiriyor. Gelenek, görenek ve fal bakma merasimlerini de öğrenince ilgileri daha da arttı. Özellikle yabancı basında yer alınca uzun kuyruklar oluştu.
Kahve dışında geleneksel Türk lezzetlerine de yer veriyor musunuz?
Börek, açma, simit, çay, baklava, şekerpare, pastalar, mantı ve lokum gibi Türk mutfağından birçok lezzeti müşterilerimizle buluşturuyoruz. Ayrıca İstanbul ve Kapadokya'dan gelen hediyelik eşyalar da çok ilgi görüyor. Müşterilerimizin çoğunluğu alım gücü yüksek olan Amerikalılar ve dünya kültürlerini deneyimlemek isteyen yerel etnik popülasyon. Biz de gelen tüm misafirlere Türk misafirperverliğini deneyimleme fırsatı veriyoruz.
Gastro- kültürel diplomasi şart
Türk kahvesinin dünya çapında menülere girmesi, hatta evlerde pişirilmesi için neler yapılmalı?
Ürünlerimizi pazarlarken yabancı toplumlarla kültürel iletişimimizi güçlendirmemiz şart. Ülke olarak kahvemize daha çok sahip çıkmalı ve dünyaya ihraç etmeyi hedeflemeliyiz. Bu çalışmalar mutlaka dijital iletişim kanalları üzerinden desteklenmeli. Son yıllarda Yunan kahvesi, Yemen kahvesi, Arap kahvesi gibi isimler, geleneksel Türk kahvesine rakip olarak öne çıkıyor. Bu kahveler hakkında videolara, TikToklara, podcastlere ve Amerikan basınında övgü dolu haberlere denk geliyoruz. Türk kahvesi algı seviyesi olarak tüm bu kahvelerin üzerinde yer alıyor çünkü globalde bilinen ve merak edilen bir içecek. Türkiye tanıtım broşürlerinde 'Kahveyi Avrupa ile Türkler tanıştırdı.' yazar. Biz toplum olarak bundan gurur duyarız ama o cümleye bir nokta koyarız, hikâye orada biter. Oysa asıl hikâye ondan sonra başlar. Türk kahvesini daha etkili tanıtmak 'gastro kültürel diplomasi' ile mümkün.
Belgeseli izleyen Mardin'e gitmek istiyor
Anadolu'nun Türk kahvesi öykülerini anlattığınız bir belgesele de imza attınız...
Turkish Coffee Lady Vakfı olarak 'Anadolu’nun Türk Kahvesi Öyküleri: Başlangıç' belgeselini mikro sanat ustası Hasan Kale’nin katkılarıyla Türkiye'nin sekiz bölgesinden farklı sunum ve hikayelerle zenginleşen çekimlerle hayata geçirdik. Belgesel aracılığıyla tarihin ilk kahve pişirme yöntemi olan Türk kahvesinin dünyayı 500 yıl önce nasıl değiştirdiğini ve Anadolu’da yüzyıllardır yaşayan farklı kahve kültürlerinin birbirinden ilginç hikayelerini yabancı toplumlara aktarmayı amaçladık. Farklı kahve öğütme ve pişirme yöntemleri, kavurma teknikleri, özel sunumları ve kendine has ritüellerini de izleyiciyle buluşturmak istedik. Kahve evimizde bu belgeselimizi izleyen Amerikalılar en çok Mardin kahvesini talep ediyor ve Mardin'e gidip yöresel lezzetlerle beraber bu kültürel deneyimi tecrübe etmek istiyor.