Londra’da Türkçe tiyatroyu profesyonel lige taşıyacağız
- editor
- Jul 17
- 4 min read
Londra’da ikinci kez düzenlenen Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası, Türkçe tiyatroyu profesyonel sahnelere taşıma iddiasıyla yola çıktı. Göçün, kimliğin ve hikâyelerin evrensel izlerini taşıyan festival, her yaştan tiyatroseveri bir araya getirdi. “Bir hikâye anlatma derdindeyseniz, sahne mutlaka sizi çağırır” diyen Eda Çatalçam, tiyatroyu bir direniş alanı olarak tanımlıyor.

27-31 Mayıs tarihleri arasında Londra harika bir festivale ev sahipliği yaptı. ‘Yaşasın Bağzı Şeyler’ sloganıyla Stoke Newington’daki Tower Theatre’da düzenlenen II. Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası 7’den 70’e tiyatronun büyülü dünyasında farklı kültürlerin izlerini keşfetmek isteyen herkesi beş gün boyunca aynı çatı altında buluşturdu. Mavi Production tarafından organize edilen ve Mevsimlik Oyuncular adlı tiyatro grubunun kurucuları Eda Çatalçam ve Fatih Dönmez öncülüğünde büyük bir coşkuyla kutlanan festival tiyatro oyunlarından söyleşilere, stand-up gösterilerinden konserlere, atölyelere kadar pek çok unutulmaz etkinliğe sahne oldu.
Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftası’nın ortaya çıkış amacı pandemi sonrası nefes almak ve tiyatroseverleri yeniden bir araya getirmek. Ekip olarak her yıl yepyeni hikayelerin peşinden koştuklarını ve bunları sahneye uyarladıklarını söyleyen etkinliğin önderlerinden oyuncu Eda Çatalçam, Mevsimlik Oyuncular adlı tiyatro grubunun da kurucularından. 2019’da İngiltere’ye göç ettikten sonra yeniden başka bir toprakta, başka bir dilde ve kültürde tiyatro yapmak amacıyla Mevsimlik Oyuncular’ı kurduklarını belirten Çatalçam, eşi Fatih Dönmez ile birlikte bu yolda tiyatroya tutunarak yol almış: “Eşimle birlikte bu yolculukta fark ettik ki göçmenliğin ve pandeminin getirdiği sarsılmalardan sonra bizim tutunma noktamız tiyatro. Bu yüzden de Mevsimlik Oyuncular adını verdiğimiz bir atölye programı başlattık. Biz herkesin tiyatro yapabileceğine inanıyoruz. Çünkü hepimiz bir hikaye anlatma anlatma derdine sahipsek bunu nasıl yapacağımızın yollarını bulabiliriz. Her insanın kendine ait nasıl bir parmak izi varsa, her insanın kendi nefesinden var ettiği hikayeler de var.”
GENÇLERİN PARLAK AKLINA İNANIYORUZ
Geçtiğimiz yıl her kesimden çok yoğun ilgi görünce bu yıl ikincisi düzenlenen Mevsimlik Oyuncular Tiyatro Haftasında beş gün boyunca sahne performansları, imza günleri, ve atölyeler gibi etkinlikler yer aldı. Keşke Anlattıklarım Yalan Olsa, Ama Ya Doğru Söylüyorsa, Dansöz, 9/8’lik Kıyamet, gibi oyunların çok ilgi gördüğü festivalde açılış Berkay Ateş’in Uykusuz Bir Rüya, Salim adlı oyunuyla yapıldı. Gençlerin parlak aklına çok inandıkları ve onları tiyatro ile buluşturmanın, birlikte hikayeler üretmenin değerli olduğunu düşündükleri için festival boyunca atölye programları da belirlediklerini söyleyen Çatalçam, şöyle konuşuyor: “12-16 yaş arasındaki gençler için ödüllü yazar Hande Ortaç gençlerle buluştu ve onlarla beraber bir öykü atölyesi yaptı. Hemen ardından Ama Ya Doğru Söylüyorsa adlı oyunu izlediler. Üstelik her oyunun sonunda bir soru cevap da yaptık çünkü seyircilerle bu şekilde buluşmak çok heyecan verici. Öte yandan Mengü Türk ile birlikte bir forum tiyatrosu da organize ettik. Forum tiyatrosunda bir hikaye ortaya koyuyoruz ve o hikayeyi canlandırdıktan sonra seyirciye siz olsanız ne yaparsınız diye soruyoruz ve onları sahneye alıyoruz. Dolayısıyla çok interaktif, hikayeyi hamur gibi yoğurduğumuz bir etkinlik oldu.” Etkinliğin en çok ilgi gören söyleşilerinden biri ise Memet Ali Alabora ve Philip Arditti’nin konuk olduğu ‘Tiyatro Göçer mi?’ adlı söyleşi. Bu söyleşide tiyatroyu, göçmeyi, kalmayı konuştuklarını söyleyen Çatalçam, “Burada aslında tiyatro oyununun sınırları zorlayan bir yanı var mı? Sınırlar nasıl açılıyor? gibi pek çok soruya yanıt bulmaya çalıştık. Göçerlik halinin tiyatroya nasıl yansıdığını birlikte düşünmek, konuşmak istedik. Kapanışı ise müzisyen Jamie Earth konseriyle yaptık” diyor.
‘Herkes için Tiyatro’ mottosunu da benimseyen festivalde ayrıca ‘Askıda Bilet’ uygulaması da yapıldı. Bu uygulamayla herkese ulaşmak istediklerini belirten Çatalçam “Hiç tiyatro izlememiş ya da şu an izleme şansı olmayan birine de tiyatro bileti hediye ederek başka bir dünyanın kapısını aralama şansı da yakaladık” diyor.
İNGİLİZ SEYİRCİ PAVYON HİKAYESİNDEN ETKİLENDİ
Peki bir göçmen olarak farklı bir ülkede tiyatroculuk yapmak nasıl bir duygu?
Bir dert edinip o derde farklı yerlerden bakış açısı ve sorgulamalarla yaklaşmanın dünyanın her yerinde çok zor olduğunu belirten Çatalçam hikayelerin evrensel olduğunu ve sınır tanımadığını söylüyor: “Biz Londra’da Türkçe tiyatroyu profesyonel lige taşımak istiyoruz. İyi hikayelerle Londra'da hem Türkçe tiyatroyu hem de bizlere özgü olan metinlerle tiyatroya ilgi duyan farklı kültürdeki herkese olanak tanımak istiyoruz. Mesela Seher ile Ali oyununu yaptığımız zaman İngiliz seyircilerimiz çok etkilendi. Oysa hikaye bir pavyon hikayesi. Belki pavyondaki kültürün getirdiği kültürel nüansları bilmiyorlar ama iki insanın yaşadığı çatışmayı çok net anlıyorlar. Yani o his ortaklaşıyor, tıpkı müzik gibi.”
İNSANA DAİR KARA DELİĞİ KEŞFEDİYORUZ
Eda Çatalçam kendi içindeki tiyatro aşkını Sait Faik Abasıyanık’ın ‘Yazmasam deli olacaktım’ sözüyle açıklıyor. Hayatı boyunca her zorlandığında başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünen ve buna kendini inandıran Çatalçam, tiyatro yaparak insana dair bir laboratuvar çalışması yaptıklarını söylüyor. Çatalçam, tiyatrocu olmak isteyen gençlere ise şunları öneriyor: “Hikayeler insana dair nezaketli ve hakkaniyette olan şeylerin de mümkün olabildiği umudunu veriyor. Bir uzay bilimci nasıl kara deliği sorgular ve kara deliği keşfeder, onun fotoğrafını çeker ve orada ne olduğunu anlamaya çalışır. Biz tiyatrocular da insana dair o kara deliğin sırlarını keşfetmeye çalışıyoruz. O yüzden gençlere önerim her defasında insana ve hayata dair olan her şeyi merak etmek ve o merakın içerisinde de insanın kolayca çekilebildiği karanlık tarafı görüp, diğer taraf nasıl mümkün oluyor diye hikayelerle bulmaya çalışsınlar. Yapmaya çalıştığımız şey kolay değil ama neden yapmak istediğimizi kendimizde ahlaki bir yere oturtabilirsek kolay kolay da yaşadığımız sıkıntıların bizi yıkmasına olanak olmuyor. Hiçbir şeye bakmadan o sırrı çözmeye devam etmenin tutkusunu yaşamalılar.
Çatalçam ayrıca kendisi için de çocukluğundan beri hayat ve gerçeklikle kurduğu ilişkide, hikayelerin ona hep iyi geldiğini anlatıyor: “Çocukluğumdan itibaren gençlik dönemimde de her zaman bir şekilde hikayelerin izini sürdüm. Sonrasında da tiyatroyla tanıştım. Tiyatronun kalemle yazılan o kelimeleri nasıl insan bedeninde ayaklandığına şahit oldum. Bu beni çok heyecanlandırdı. Tiyatro benim için dünyaya karşı, yaşadığımız düzene karşı bir söz söyleme ve bir direniş şekli gibi. Böyle bir dünya da mümkün demek.”
EDA ÇATALÇAM KİMDİR?
Üniversitede Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünden mezun olan bu sayede de sosyolojiyi, toplum düzenini kavrayarak yaşadığımız düzene dair farkındalık yarattığını söyleyen Eda Çatalçam, o yıllardan beri söz söyleme sanatına gönül verdiğini ve bu sayede de tiyatro ile tanıştığını anlatıyor: “Okuduğum bölüm hayata dair bazı şeyleri mesele etme hali uyandırdı bende. Bu aşamada tiyatro tamamlayıcı bir rol üstlendi. 2002 yılında Işıl Kasapoğlu’nun Semaver Kumpanya ekibine katıldım. Tiyatro bana beraber üretmeyi, birlikte bir amaç için her şeyi nasıl mümkün kullanılabileceğini, imkansız gibi görünen şeylerin nasıl oldurulabileceğini gösterdi.”
O yıllarda önce Kadir Has Üniversitesi’nde yüksek lisans ardından ise Ankara Üniversitesi Dil Tarih Bölümü'nde tiyatro üzerine doktora yapan Çatalçam, farklı platformlarda usta pek çok tiyatrocuyla birlikte çalışmış: “Hep tiyatronun içinde, tiyatronun farklı biçimlerinde, tiyatroya ait olan farklı kulvarlarda kendime alanlar buldum. O yüzden ben de artık kendimi bir tiyatrocu olarak tanımlıyorum. ‘Tiyatrocuyum’ demek, o tanımı koymak bana kendimi iyi hissettiriyor.”