top of page

Şirketler ürünlerini kadınlardan tedarik etmeli

Writer's picture: editoreditor
BM Kadın Girişimciliğini Hızlandırma Programı Başkanı Meral Güzel kadınların kazançlarının arttıkça çocukların yaşam şartlarının düzeldiğine dikkat çekiyor. Güzel “Dünya genelinde şirketlerin yalnızca yüzde biri kadınlardan mal veya hizmet satın alıyor. Cinsiyete duyarlı tedarik politikaları oluşturarak kadın girişimciden satın almayı çok önemsiyorum” diyor.

Meral Güzel, Birleşmiş Milletler Kadın-Kadın Girişimciliğini Hızlandırma (UN Women-Women's Entrepreneurship Accelerator) programı başkanı. Yıllar önce mikro finans alanında çalışmaya başlayan, ardından ise Dünya Bankası'nda KOBİ finansı ve kadın girişimciliği üzerine pek çok farklı proje ve programa imza atan Güzel, kadınların ekonomik anlamda güçlendirilmesine en çok katkıda bulunan isimlerden biri. Son yıllarda ise BM Kadın'da, altı BM birimi ile ortaklaşa geliştirilen ve kadın girişimciler için elverişli ekosistemler yaratmayı ve güçlendirmeyi amaçlayan çok ortaklı bir girişimi yönetiyor. Kadın girişimciliğinin önündeki en büyük engellerden birinin 'evde bakım' sorunu olduğuna dikkat çeken Güzel, girişimci kadınların olduğu toplumlarda kız çocuklarının okullaşma oranının yükseldiğine dikkat çekiyor. Meral Güzel ile hem hayat hikayesini hem de kadın girişimciliğini konuştuk.


Nasıl bir ailede büyüdünüz?

İstanbul'da büyüdüm. Ailenin ilk çocuğu, ilk torunu, ilk yeğeniydim. İlgi hep üzerimdeydi. Tabii ki 70'lı yılların eğitim anlayışıyla sevgi dolu ama hep disiplinle yetiştim. Liseyi Saint Benoit'da okudum ki bence beni biçimlendiren bir kurum oldu. Lise bitince Fransızca rehberlik yapmaya başladım ve ardından Marmara Üniversitesi İngilizce Ekonomi Bölümü'nde okudum. Çoğu Fransız okulu öğrencisi üniversite için Fransa’yı hedefler. O dönemlerde Türkiye'nin Avrupa Birliği’ne katılacağına yönelik de bir inanç vardı. Dolayısıyla ben de mastır için Strazburg'a, AB’ye bürokrat yetiştiren bir okula gittim. Ardından finans mastırı ve uluslararası franchise mastırı yaptım. Orada kaldığım dört yıl boyunca Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi’nde çevirmen olarak çalıştım. Bu arada yarı Ekvatorlu, yarı İspanyol olan eski eşimle tanışmıştım, evlenip Ekvator'a yerleştik.


Aileniz ne tepki verdi sizin bu kararınıza?

Ekvator'a gitmem ailemle aramdaki ilk gerçek, büyük fikir ayrılığıdır. Evlenmeme elbette karşı değillerdi ama Türkiye’ye dönüp hızlı yükselişli bir kariyer yapacağım gibi bir beklenti vardı. Dilini bile o dönemde bilmediğim Latin Amerika’da tüm kariyerimi heba edeceğimi düşünüyorlardı. Orada önce İspanyolca öğrendim. Ekvator'da o zaman benim çalışabileceğim bir alan yoktu. Uluslararası petrol şirketleri ve yabancı bankalar dışında sadece aile şirketleri vardı. Petrolden sonra karides ve çiçek en önemli ihraç kalemleriydi. Dolayısıyla ben de bir floral ihracat şirketinin önce finans, sonra genel müdürü olarak çalışmaya başladım. Ayrıca üniversitede mastır seviyesinde girişimcilik dersi veriyordum. Sonra ilk oğlumun doğumuyla işi bıraktım ve tüm vaktimi ona ayırmaya karar verdim. Bebekle ilgilenmek ve büyümesini izlemek müthişti benim için. Dört yıl orada kaldıktan sonra ise eski eşimin işi nedeniyle Washington DC'ye taşındık. Bu arada ikinci oğlum yeni doğmuştu. İki oğlum da anaokulu çağına geldikten sonra 2005 yılında mikrofinans alanında çalışmaya başladım.


ANNE ÇALIŞINCA KIZ ÇOCUKLARI OKULA DEVAM EDEBİLİYOR


Dünya Bankası'nda çalışmaya başlamanız nasıl oldu?

Üçüncü oğlum 18 aylıkken Dünya Bankası'nda kadın girişimciliği alanında çalışmaya başladım. O zamana kadar çocuklarımı gönül rahatlığıyla emanet edebileceğim kimseye rastlamamıştım. Sonuçta yanımızda bir aile ferdi yoktu ve iki ayrı ülkeden gelip üçüncü bir ülkede yaşayan göçmen bir çifttik. Bu konunun hala açıkça tartışılmaması çok acı, çünkü kadınların çalışmamasının en büyük nedeni bakım sorunu. Çocuklarımı güvenerek bırakabilmek, benim için sevdiğim bir işte çalışmanın mutluluğu kadar önemliydi. Daha önce mikrofinans sektöründe çalıştığım için yeni işim de onun devamı niteliğindeydi.


Mikrofinans ve kadın girişimciliği arasındaki bu bağlantıyı biraz anlatır mısınız?

Mikrofinans 90'larda tüm dünyaya yayılmış gerek STK’lar gerek finans şirketleri uygulamaya başlamışlardı. Ardından zamanla artan mikro girişimcilerle ilgili etki analizlerinin sonuçları gelmeye başlayınca kadın girişimcilerle ilgili çok ilginç veriler ortaya çıktı. Örneğin, mikro girişimci kadınlarda aldığı borcu geri ödememe oranı yüzde sıfıra yakındı. Kadınların kurup yönettiği şirketlerde daha hızlı büyüme görülüyordu. Ayrıca araştırmalara göre kadınlar kazançlarının yüzde 93'ünü kredi ödemesi ya da işe geri yatırım olarak veya ailelerine harcıyorlar. Kazançları arttıkça aile ve çocukların yaşam ve sağlık şartları düzeliyor. Daha çok çocuk ve en önemlisi daha çok kız çocuğu okula devam edebiliyor. Ayrıca kadın girişimciler daha çok kadın çalışan işe alıyorlar. Dolayısıyla kadın girişimciliğini desteklemek, toplumların genel kalkınması ve sosyal refahın artması için de çok kritik bir araç haline geldi.


HEP TÜRKİYE’YE DÖNME ÖZLEMİYLE YAŞIYORUM


Hayat sizi hep kadınlar alanında çalışmaya yönlendirmiş öyleyse...

Evet, öyle oldu diyebiliriz. Dünya Bankası'nda önce Afrika ve Latin Amerika’da kadın girişimciler için programlar yaptım. Ardından International Finance Corporation (IFC) ile onların çalıştığı bankalara ve finansal kuruluşlara KOBİ Bankacılığı eğitim programına başladık. Bunun ardından da 'Kadın Bankacılığı' konusuna ilgi duymaya başladım. Çünkü kadın KOBİ’ler bankalar için önemli bir pazar haline gelmişlerdi. Bu arada Dünya Bankası'nda çalışan bir arkadaşımla kendimiz girişimci olmaya karar verdik. Ürettiğimiz glutensiz ürünlerin satışının bir bölümüyle, ürünlerin hammaddesinin geldiği Akdeniz ülkelerindeki kadın girişimcilere eğitim ve danışmanlık hizmetleri sağlamayı planlamıştık. O yıl New York'ta Fashion Food Show'da en yenilikçi 10 üründen biri seçilmiştik. Ancak o dönem hem benim hem de ortağımın yaşadığı ailevi sorunlardan dolayı bu şirketi kapatma kararı aldık. Ardından da yine Dünya Bankası'na geri döndüm ve kısa bir süre sonra da Türkiye’ye yerleşme kararı aldım.

Meral Güzel kitaplık önünde
‘Kadınları güçlendirme’ lafını yanlış buluyorum çünkü kadınlar zaten çok güçlü.

O dönem sizi Türkiye'ye döndüren etken neydi?

Ben hep Türkiye’ye dönme özlemiyle yaşıyorum aslında. Eşimden yeni ayrılmıştım ve Gezi sonrası tam da Türkiye özleminin içimde depreştiği yıllardı. 2014'te ‘Şimdi zamanıdır’ dedim ve Türkiye'ye döndüm. Bir bankanın kadın bankacılık bölümünü kurma teklifi beni çok heyecanlandırmıştı. Dünyanın farklı yerlerinde bankalara verdiğim danışmanlık hizmetini bir Türk bankası için yapacaktım. Altı ayda bankanın, kadın bankacılığı için gerekli olan alt yapısını tamamlayıp departmanı lanse ettikten sonra UN Women'ın EmpowerWomen programında Avrupa ve Orta Asya direktörü olarak çalışmaya başladım.


UN Women'a geçtikten sonra nelere imza attınız?

EmpowerWomen, kadının ekonomik güçlenmesiyle ilgili bir bilgi yönetimi programıydı ve bir yıl sonra Batı Afrika ve Latin Amerika’dan da sorumlu oldum. Ardından BM'nin, özel sektörün kadınların güçlendirilmesini ilerletmesi için oluşturduğu 'Kadınların Güçlendirilmesi Prensipleri (WEPs) İnisiyatifi'nin sekreterliğini UN Women'ın içinde kurmak üzere görevlendirilerek 2018'de New York'a taşındım. 2021’de ise BM Women’s Entrepreneurship Accelerator (WEA) inisiyatifinin başına geçtim. Burada altı BM birimi olarak kadın girişimciliği için ortak yapılacakları belirleyip farklı bölgelerdeki girişimcilik ekosistemlerindeki farklı paydaşlarla çalışıyoruz. Sanıldığı gibi ben kadın girişimcilerle doğrudan çalışmıyorum, yaptığım iş kadın girişimcinin karşılaştığı engelleri ortadan kaldırıcı projeler yaratmak.


TEKNOLOJİ START UP'LARINDA ARAP ÜLKELERİNDEKİ KADINLAR BİRİNCİ


Kadın girişimcilerin dünya genelinde artması için neler yapılmalı?

Şahsen 'kadını güçlendirme' lafını çok yanlış buluyorum. Çünkü bütün kadınlar zaten güçlü. Kadınların toplumda, politikada, ekonomik hayatta tam potansiyellerine ulaşmalarını engelleyen unsurları belirleyip, onları değiştirmemiz lazım. Tüm kaynaklarımızı kadın girişimciyi güçlendirmeye odaklamak yerine, şirketlerle çalışıp daha fazla etkiye kavuşacağımızı düşünüyorum. Cinsiyete duyarlı tedarik politikaları oluşturarak, kadın girişimciden satın almayı çok önemsiyorum. Dünyadaki bütün özel ve kamu şirketlerinin yalnızca yüzde biri kadından satın alıyor. Hatta şirketler ne kadarını kadından satın aldıklarını bile bilmiyor. Dolayısıyla şirketlerle çalışıp onlarda bu bilinci ve politikaları oluşturmak çok önemli.


Farklı toplumlarda kadın girişimciler en çok hangi alanları tercih ediyor?

Tüm dünyaya bakınca girişimcilikte kadınlar yüzde 30 civarında, fakat yerel, ekonomik, sosyal ve kültürel öğelere bağlı olarak farklılık gösteriyorlar. Örneğin Afrika kadın girişimciliğinin en yüksek olduğu bölge ve daha çok geçim odaklılar. Kadınların iş olanaklarının sınırlı olması ve ekonomik zorluklar nedeniyle daha çok mikro ve küçük işletmeler kuruyorlar. Arap ülkeleri kadınları teknoloji alanında dünyada en çok start-up kuranlardan. Çünkü eğitimliler, mali açıdan güçlüler ve başka bir iş yerinde çalışmak onlar için zor. Hindistan, Çin ve Güney Kore’de de teknoloji ve e-ticaret alanında kadın girişimci sayısı hızla artıyor. Japonya'da ise bu durum çok düşük. Çok eğitimliler fakat geleneksel iş kültürü ve toplumun kadınlara yönelik beklentileri, onların doğumdan sonra iş dünyasına dönmesini zorlaştırıyor. Tekstilde büyük zincir markaların tedarik zinciri Uzak Doğu’da görülüyor ve orada çalışanların büyük bölümü kadın. Latin Amerika ise kadın girişimciler açısından dünya genelinde en yüksek potansiyele sahip bölgelerden biri. Çünkü kadınlar kendi işlerini kurarak bağımsızlık elde etme ve ailelerine yardım etme konusunda çok istekliler. ABD zaten girişimci olmak için olanaklar sunan bir ülke, dolayısıyla kadın girişimciliği hem çok gelişmiş hem çok çeşitli. Kadın girişimciliği Türkiye’de ise hala çok düşük oranda.


bottom of page