North Carolina’dan Bingöl’e
Yürekleri birleştiren köprü
Bridge to Türkiye Fund (BTF), tam 20 yıldır Türkiye’de eğitimde fırsat eşitliği yaratılmasına katkı sağlayan, ABD’deki Türklerle desteğe ihtiyaç duyan binlerce çocuk ve genç arasında köprü olma görevini başarıyla sürdüren bir kuruluş. 1999 depreminden sonra ilk tohumları atılan BTF, 2003’te North Carolina’da 5-6 kişilik ilk ekibiyle başlayan resmi yolculuğunda, bugün binlerce gönüllüsüyle Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının en büyük destekçilerinden biri haline geldi. Köy okulları, kütüphaneler, burslar, eğitim materyalleri, mentorluk programları... BTF’nin Türkiye’nin dezavantajlı çocukları için yarattığı değer sıralamakla bitmiyor. Bu özel organizasyonu, kurucusu ve Başkanı Emin Pamucak ile konuştuk.
ABD’ye ne zaman yerleştiniz? Bir yardım organizasyonu oluşturma fikri nasıl doğdu?
12 yaşımda ilkokulu bitirdikten sonra geldim. Ortaokul ve liseyi Washington DC’de okuduktan sonra ailem Türkiye’ye dönmeye karar verdi. Boğaziçi Üniversitesi’nde makine mühendisliğine girdim. O benim için belki de bir dönüşüm noktasıydı. Türkiye’yi daha yakından tanımam açısından çok önemliydi. 1980’de tekrar ABD’ye geldim. IBM ve Lenova’da 35 sene çalışıp emekli oldum.
BTF hikayesinin başlangıcı aslında 99 depremiydi. O dönemde de yine büyük bir enerji vardı toplumda. Herkes bir şeyler yapılması gerektiğine inanıyordu. Sivil toplumun ciddi manada yeşerdiğinigördük. O dönem North Carolina Amerikan Türk Association’ın başkanıydım. Gördük ki para toplamak da o parayı aktarmak da kolay iş değil. O dönem topladığımız 35 bin doları Amerikan Red Cross’a vermek durumunda kaldık. BTF’nin ilk tohumları o zaman ekildi, yeşermesi 2003’ü buldu. İlk senemizde ÇYDD aracılığıyla dört öğrencimizin eğitim masraflarını karşıladık.
TABANDAN YUKARI YAYILDIK
2 bin dolar ve dört öğrenci bursuyla başlayan bu yolculuk nasıl ilerledi? Hepimiz çok konuşuruz aslında bazen ama aksiyona gelince zayıfızdır. Biz onu tersine çevirmeye çalışıp tabandan yeşerip yukarı doğru çıkan bir sistem gibi başladık. Tabii bizim gibi düşünen, ‘Ben de bir ucundan tutayım, çorbada benim de tuzum olsun’ diye yola çıkan birçok insan var. Bu rezonansı böyle yakaladık. İlk başta ivme çok ufaktı ama kısa zamanda katlanarak ilerledik. Tabana hitap eden bir kurum olduğumuzdan kulaktan kulağa yayıldı. Sahiplenme duygusu hızlıca oluştu. Önce North Carolina’da birkaç değişik şehirde halkalarımız oldu, ardından diğer büyük şehirlere de yayıldı. Nasıl bir misyonla kuruldu BTF? Tamamen çocuk ve gençlerin eğitim ve sağlık sorunlarına odaklanmayı hedefledik. Konteynır almak veya çadır kentler kurmak planlarımız arasında değildi. Depremde acil ihtiyaçlar nedeniyle bu misyon genişledi. Okul binaları yapabilmek, burslar vermek, köy okullarına yardımlarda bulunmak, fırsat eşitliği sağlanmasına katkıda bulunmak, ‘level the playing field’ dedikleri dengeyi kurabilmek üzere başladık. Motivasyonumuz tamamen fırsat eşitliği diyebilirim. Türkiye’ye uzaktan bakınca bunu görmek çok daha net. Üniversiteye gidemeyen bir sürü genç, özellikle de kızlarımız var. Benim de bir kızım var. Kızların okumasının çok önemli olduğunu bilen biriyim. Şu anda ÇYDD, ODTÜ Mezunlar Derneği, Boğaziçi Mezunlar Derneği, AHBAP, Nesin Vakfı gibi kurumlar üzerinden burs verdiğimiz 1600 gencimiz var. Bunların yüzde 80’i kız öğrencilerden oluşuyor.
40’TAN FAZLA PARTNERİMİZ VAR
Başarılı bir iş hayatının ardından emekli oldunuz ve şimdi tüm zamanınızı BTF projelerine ayırıyorsunuz. Hem kurumsallaşma hem de projeler açısından BTF’nin geldiği noktayı anlatabilir misiniz?
Amacımız BTF’nin kurumsal bir şekilde profesyonelliğe doğru adımlar atmasını sağlamak. Profesyonelleri yanımıza alıp 20 sene içinde öğrendiklerimizi onlara aktararak yeni bir yapılanmaya geçmemiz önemli. Konu sadece fon toplamak değil, herkesin içinde olup kendini iyi hissetmesi, bir ucundan tutması aslında. Fikri olan çok fazla sayıda insan var
ve bence bizim BTF’de en iyi yaptığımız şey, fikri olanların, bir şeyler yapmak isteyenlerin önünü açabilmek. ‘O öyle olmaz!’ değil de, ‘Şuradan girersen daha rahat olur. Biz de sana şu şekilde yardım edebiliriz.’ diyoruz. Biz doğru projelerin finansman ayağı olmaya hazırız ve tabanı da ona göre kurmuş durumdayız. O fikri sahiplenecek diğer gönüldaşları bulabilirsek o zaman bu süreç faydaya dönüşmeye başlıyor. Şu anda 40’ın üzerinde partnerimiz var. Onların hepsinin bir şampiyonu, yani lideri var. Destekçilerimiz partnerlerimizi buluyorlar ve nasıl çalışılabilir diye bakıp ilişki geliştiriyoruz ve o portföy yavaş yavaş her sene büyüyor.
Edip öğretmeni hiç unutmuyoruz.
EMİN PAMUCAK: 2005’te Bingöl’den Edip isimli bir öğretmenden bir e-posta geldi. İnternetin daha yeni yayılmaya başladığı zamanlarda Bingöl’den bir öğretmen internet bulup ‘Okulumuza şunlar lazım’ diye mail atıyor. Bazı arkadaşlar ‘Bu gerçek mi?’ diye düşünüp araştırınca okulun bir karakolun yanında olduğunu öğrendik. Karakola gelen interneti lojmana çektirmiş ve 50 kişilik bu ufacık köyden bizi bulmuş. Okulun ısınma sistemi yoktu. Hem okulun hem çocukların ihtiyaçlarını karşıladık. Bu bizim ilk organik projemizdi. Doğu’daki yaşantıya benim gözlerimi ilk defa açan Edip öğretmendi.
Prof. Dr. Aziz Sancar onursal danışmanımız
EMİN PAMUCAK: Aziz Bey birlikte projeler yaptığımız çok değerli bir bilim
adamı. BTF’nin yönetim kurulundaki arkadaşlarla birlikte Aziz ve Güven Sancar Vakfı’nın kurulmasına yardımcı olduk. Türkiye’den gelen gençlerin ve değerli bilim insanlarının en azından barınma sorunlarını ve ilk etaptaki sıkıntılarını aşmaları için kurulmuş bir vakıf. Çünkü Aziz Bey, ABD’ye ilk geldiğinde, iki ay laboratuvarda uyumak zorunda kalmış. Yakalanınca ‘Kendine kalacak bir yer bul’ diye çıkarmışlar. Kendisiyle organik bir bağımız var. Hatta BTF ilk kurulurken ‘Benim hayalimi hayata geçirebilir misiniz?’ demişti hoca. Şimdi iki kardeş kurum olarak birbirimize destek oluyoruz.
Uzaklarda buluşup fayda üretmek mutluluk verici
BTF Başkan Yardımcısı Şule Kıvanç Ancieta:
1997’de evlendikten sonra eşimin projeleri nedeniyle önce Venezuela’da yaşadık. Sonra Chicago’ya yerleştik. Ankara’da öğretmenlik yaptığım zamanlarda Hande Can diye bir öğrencim vardı. Ben Amerika’ya taşındıktan sonra onun da buraya taşındığını, iş kadını olduğunu öğrendim. Facebook’ta ‘Çocuklara yılbaşında bot-mont vs gönderelim, yeni yıla sıcak başlasınlar’ mesajlarını gördüm. ‘Ne kadar güzel, ben de bir şeyler yapabilirim’ derken BTF ile tanıştım. Ben BTF ailemiz diyorum, çünkü gerçekten bir aile sıcaklığı var içimizde. Facebook’taki Göçmen Kadınlar grubu ile daha da uluslararası olduk. Türkiye’den çok uzağız ama Türkiye’deki dostluk, arkadaşlık o memleketli olma hissini online da olsa yaşayabiliyoruz. Beni en çok cezbeden bu samimiyet ve kardeşlik duygusu oldu. Uzaklarda bir araya gelip bir fayda üretmek ve dostlar kazanmak çok mutluluk verici. Bir toplumun sağlam bir geleceğe sahip olması çocukların, sağlıklı ve eğitimli olmasından geçer. BTF ailesi olarak hepimizi çok duygulandıran geri dönüşler alıyoruz sahadan. Mesela, bizden kitap isteyen bir köy okulumuza setlerimizden gönderdik. Öğretmen bize, okumayı sökemeyen, öğrenme güçlüğü çeken bir öğrencisinin bağ kurduğu 1-2 kitap sayesinde okumaya başladığını anlattı. Hatta bize videosunu gönderdi. Yani söylerken bile heyecanlanıyorum, bazen küçücük bir dokunuşla nasıl sonuçlar elde ediliyor. Bu en büyük mutluluk. Bağışçılarımızla iletişimde kalmak da bizim için çok önemli bir konu. Bir sponsorla fayda gören öğrenciyi ya da bir köy öğretmenini köprümüz üzerinden buluşturuyoruz. Bu da aradaki ilişkiyi sıcak ve sürdürülebilir kılıyor.
Depremin ikinci günü sahadaki ihtiyaçları karşılamaya başlamıştık
ŞULE KIVANÇ ANCIETA: Chicago’daki bir liderimizin kız kardeşi Adıyaman’daydı. Bu nedenle Amerika saatiyle pazar akşamı hemen deprem haberini aldık. Hemen o akşam kampanyamızı başlattık. Depremden 24 saat sonra yardım ulaştırmak için harekete geçtik. Sahada o anda gerçek ihtiyaç neyse onu karşılayabildik. BTF’nin en değerli etkisi buydu. Fonlarda günlük rapor verdik. Her gün nerede, nereye, ne aldığımızı duyurduk. Bunun da yardımların devam etmesinde büyük bir etkisi oldu.
Çadır kentler kurmak planlarımız arasında değildi. Depremde acil ihtiyaçlar nedeniyle bu misyon genişledi.
EMİN PAMUCAK: Elazığ ve İzmir depremlerinde, orman yangınlarında yaklaşımımız temkinli ilerlemek ve misyonumuza uygun projeleri planlamak şeklinde olmuştu. Fakat son depremde oturup bekleyecek bir durum yoktu. İlk olarak AHBAP’a hemen bir kaynak oluşturduk. ODTÜ Mezunlar Derneği’nin sahaya çadır götürmek için üretici bulduğunu ama finansmanı olmadığını öğrendik. Hemen devreye girip üreticiye parayı gönderdik, çadırlar yapıldı. Öncesinde okullar için yaptığımız kitlerde de projeyi uzaktan yapma tecrübesine sahiptik. Bu modelin çok güzel ilerlediğini görünce kurumlara para göndermekle uğraşmak yerine doğrudan ihtiyaçları tedarik edelim dedik. İkinci fazda kurumsal yardım da yaptık ama dörtte üçünü büyük çapta çadır, konteynır satın alarak yaptık.
Not: Bu içeriğin orijinalini ve derginin tamamını aşağıdaki bağlantıdan PDF olarak görüntüleyebilir veya bilgisayarınıza indirebilirsiniz. https://www.linkingbridge.net/post/tumsayilar-pdf