top of page

Que vadis? Yapay zekâ nereye gidiyor?


İnsanlık, yapay zekâ teknolojilerinin olağanüstü bir hızla geliştiği, toplumsal yaşamın her alanında köklü değişimlere öncülük ettiği bir evreyi deneyimliyor. Büyük dil modelleri ile farklılaşan bilgi ekosisteminde hangi ulusun sohbet botunun “hakikati” tayin edecek duruma geleceği tartışılırken felsefe ve sosyal bilimler dünyası tüm bu gelişmelerin hızına yetişmeye çalışıyor. Türkiye’de ise vatandaşın tutulduğu bilgi bombardımanında gündem çoğunlukla hızlı ve sarsıcı bir biçimde değişebiliyor. Çoğu zaman toplumsal gerçeklik, “yapay gündem”lerin gölgesinde kalıyor.


Yapay Gündem (www.yapaygundem.com), 2024 yılında böylesi bir atmosfer içinde yayın hayatına başladı. Platformun ismine yansıyan “yapay” ifadesi, bir yandan yapay zekânın hayatımıza dahil oluşuna işaret ederken, bir yandan da ülke gündeminin kimi zaman yapay bir şekilde şekillendiğine dair ironik bir gönderme içeriyor. Bu yapısı itibariyle Yapay Gündem’de, gelişen teknolojilerin toplumsal yaşama etkileri ve etik yansımalarına odaklanıyoruz.


Platformun çıkış noktasını anlamak için son yıllarda yaşanan siyasi ve toplumsal gelişmelere bakmak gerekiyor. Özellikle Türkiye de dahil birçok farklı ülkede son yıllarda seçim dönemlerinde “cheapfake” ve “deepfake” türü içerikler, siyasetin propaganda araçları içinde hızla kendine yer buldu. Görseller, videolar ve ses kayıtları kolaylıkla manipüle edilip seçmenlere sunuldu. Yapay zekâ ile hazırlanmış içeriklerin ne kadar hızlı bir şekilde gündeme oturabileceğini gördük. Konuya ilişkin yeterli bilgi sahibi olunmadığında ortaya çıkan kavram karmaşasını da gözlemleme şansımız oldu.


Yapay Gündem, yayın hayatının ilk senesinde tam olarak bu karmaşa ortamında konumlandı. Yapay zekâ destekli sahte içeriklerin toplumsal ve siyasal etkilerini mercek altına alırken, yapay zekânın etik boyutuna dikkat çektik. Dezenformasyon, yeni bir olgu olmamakla birlikte, yapay zekânın erişilebilirliği sayesinde çok daha tehlikeli bir hal alabildi. Bireylerin zihinlerindeki gerçeğin sınırları bulanıklaşırken, toplumun geleceğini şekillendirecek önemli konuların üstünü kapatan yapay gündemler daha rahat yayılabildi. Dolayısıyla, hazırladığımız içeriklerle, vatandaşları manipülasyonlara karşı uyanık olmaya ve demokrasi adına sorumluluk almaya çağırdık.


2025 yılında benzer kaygılarımızı sürdürmekle birlikte yapay zeka etiği alanındaki tartışmalara daha derinlemesine girmeye başlıyoruz. Türkiye'de etik kaygılar maalesef hemen her sektörün kanayan yarası. Sorumluluk ve hesap verilebilirlik gibi ilkelere riayet edilmediğinde yaşanan facialar yüreklerimizi dağlıyor. Bunun son örneği ise 21 Ocak'ta Bolu'da yaşanan ve onlarca insanımızın yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan yangındı. Hemen hepimizin bir şekilde takip ettiği turizm sektöründe yaşanan bu facia, Türkiye'de fiziksel dünyada yaşanan etik bir dizi ihlâli ortaya koydu. Peki ama ilkesel tavırlar açısından dijital dünyada durumun çok farklı olduğunu düşünmek için ikna edici bir gerekçemiz var mı? Maalesef yok ve yapay zeka teknolojilerinin gücü, etik yaklaşımlar gözardı edildiğinde son derece yıkıcı bir potansiyel taşıyor.


Bu sırada Yapay Gündem’de gelişen teknolojileri sadece tehlikelerden ibaret görmüyoruz elbette. Aksine, teknolojinin demokrasiyi güçlendirebilecek ve kamusal alanı zenginleştirebilecek potansiyelleri bulunuyor. Yapay zekâ tabanlı araçlar, doğru kurgulanıp denetlenirse, seçim güvenliği, kamu hizmetlerine erişim, sosyal adalet ve katılımcı demokrasi gibi alanlarda büyük fırsatlar sunabilir. Çağrımız, bu fırsatları değerlendirirken etik prensipler ile birlikte sorumluluk duygusunu da elden bırakmamak üzerine.


MERT CAN YILMAZ

YAPAY GÜNDEM EŞ KURUCUSU &

UPPSALA ÜNİVERSİTESİ ARAŞTIRMA MÜHENDİSİ

bottom of page