Tiyatro, sinema, fotoğraf ve gravür gibi birçok farklı disiplinde önemli başarılara imza atan Mediha Didem Türemen Cannes Film Festivali'nden Everest'e, Albertina Müzesi'nden Arktik Dünya Arşivi'ne uzanan ilham verici yolculuğunu Turkish Global Society’ye anlattı.
Çocukluğundan itibaren tiyatroya ve resme ilgi duyan sanatçı Mediha Didem Türemen, İstanbul Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler okurken SBF Tiyatro Topluluğu ile bu ilgisini pekiştirmiş, ilerleyen yıllarda tiyatrodan sinemaya, fotoğrafçılıktan gravüre kadar birçok disiplinde kendini geliştirerek farklı projelerde yer almış.
Türemen’in 76.Cannes Film Festivali'nde de gösterilen Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Kuru Otlar Üstüne’nin yapımcılığından Viyana’daki ünlü Albertina Müzesi koleksiyonuna gravürünün dahil olmasına, Arktik Dünya Arşivi’nde yer alan eserinden Everest tırmanışına kadar geniş bir yelpazeye yayılan sanatsal yolculuğunun her aşaması hayranlık uyandırıyor.
Sanatın evrenselliği ile uluslararası ilişkileri harmanlayan Türemen’in hikâyesi hem sanata hem de kültürler arası diyaloğa olan katkılarıyla ilham verici bir yaşam öyküsünü gözler önüne seriyor.
Uluslararası ilişkiler okumuşsunuz, ancak sanata olan ilginiz daha çocukluktan beri varmış. Bu ikisi arasındaki ilişkiyi nasıl kurdunuz?
Bugünden bakınca, çocukluğumdan beri hayal gücümü besleyen alanlara ilgi duyduğumu anlıyorum. Resim ve tiyatro her zaman ilgimi çekerdi. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki ilk yılımda, fakültenin tiyatro topluluğuna girdim, okul süresince tiyatro eğitimleri aldım. Sanat ve uluslararası ilişkiler benim için birbirinden bağımsız değil; aksine birbirini tamamlayan alanlar oldular. Mezun olduktan sonra bir plazada part time işe başladım, ancak tam zamanlı çalışmam teklif edilince, o rutinin daha da artacak olması gerçeği, bir karar vermeme sebep oldu. Tam da o dönemde, tiyatro konusundaki arayışım ve eğitimlerim devam ediyordu. Bu işi hem İstanbul'da hem de Londra'da başarılı bir şekilde yaptığını öğrendiğim Mehmet Ergen ile bir vesileyle tanıştım. Kendisi Kenter Tiyatrosu'ndaki "Kumarbazın Seçimi" oyununun provalarını izlememi, işin mutfağını gözlemlememi önerdi. Bu deneyimin benim için çok önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Sinemayla ilişkiniz de bundan sonra başladı galiba…
Evet, o dönemde tesadüfen bir kısa film senaryo yarışması ilanı okudum. Bir Kuşadası-İstanbul seyahati boyunca o yarışmanın temasıyla bağlar kurarak ilk kez bir senaryo yazmayı denedim. O yarışmadan en iyi senaryo ödülü almam sinema dünyasına girmem için bir kapı açtı. Senaryoyu çekmek için önce bir kısa film atölyesine katıldım ve bu süreçte de film sektörüne adım attım. Çalıştığım ilk sinema filminin yapım tasarımını ve uluslararası ilişkilerini üstlendim. Küçük ekipli, düşük bütçeli bağımsız bir projeydi. Filmin tüm süreçlerine dahil oldum. Çok zorluydu ama festivalden ‘Venedik Film Festivali'ne seçildiniz, tebrikler’ telefonunu aldığım andaki heyecanım ve ekibe bu haberi verdiğim andaki mutluluğum tüm o yorgunlukları unutturmuştu. Festivalle
başlayan yolculukta sinema sektörünün dünyadaki işleyişini öğrenmeye başladım. Ardından da Mimar Sinan’da sinema yüksek lisansına başladım.
İlk gravürleri Floransa Bienali'nden ödül aldı
Fotoğrafa nasıl başladınız?
Bağımsız filmlerin tüm yaratım aşamalarına dahil olmak, yoğunluğu değişen ve ağır ilerleyen dönemleri kapsayabiliyor. Bu süreçlerde fotoğrafa da zaman ayırmaya başladım, İFSAK'ta eğitim aldım ve de nasıl yapıldığını merak ettiğim gravür sanatını amcam ressam Ali İsmail Türemen'den öğrendim. Böylelikle fotoğraf ve gravür de sinema ile eş zamanlı devam etmeye başladı. 2013'te ilk gravür ve fotoğraf sergimi açtım ve sinemadaki uluslararası ilişkiler deneyimimi bu alana da yansıtmayı denedim. Floransa'nın, bir sanatçının görmesi gereken önemli şehirlerden biri olduğunu amcamdan biliyordum. Tam da o dönemde Floransa Bienali'ne gravürlerim kabul edildi. Sadece eserleri göndermektense kendim de orada bulunmak istedim. Bienalin son günü tamamen İtalyanca gerçekleşen ödül törenini, arka sıralardan ayakta izlerken ve "Keşke geziyor olsaydım şu an, neden törene geldim ki" derken ismimin okunduğunu duydum, ödül için... Gerçekten çok şaşırmıştım. Böylelikle, meraktan başlayan gravür meselesi daha da ciddiye bindi. Sonrasında Gökçeada'da yaşayan Rumların hikayesini anlatan sinema filmi Rüzgarlar’ın başrol oyunculuğunu ve sanat yönetmenliğini üstlendim. Bu deneyim, Venedik Bienali Tiyatro Festivali'nde oyuncu olarak sahneye çıkmama vesile olan önemli bir gelişmeydi benim için. 2015'te de Montreal'de yarışan Saklı filminin sanat yönetmenliğini üstlendim.
Nuri Bilge Ceylan ile çalışmak eşsiz bir deneyimdi
Kuru Otlar Üstüne filminin yapımcısı olma teklifi nasıl geldi size? Nuri Bilge Ceylan ile çalışmak nasıl bir deneyimdi?
Nuri Bilge Ceylan ve Ebru Ceylan ile sinema sayesinde uzun yıllardır tanışıyordum. Zamanla, fotoğraf vesilesiyle Ebru Ceylan ile arkadaşlığım ilerledi. Beraber fotoğraf yolculuklarına çıkıyoruz. 2019'a geldiğimizde, bir senaryonun oluşum aşamasında olduklarını biliyordum. Daha önce gittikleri bölgelerde mekân araştırması yapılacaktı. Ebru ile ikimiz hem fotoğraf yolculuğu yapacak hem de film için olası mekanları görüntüleyecektik. O süreçte, filmin kamera arkası belgeselini çekme teklifi geldi, hiç tereddütsüz kabul ettim elbette. Filmin tüm aşamalarını belgelemek inanılmaz bir deneyim olacaktı benim için. Pandeminin olduğu yaz döneminde Nuri Bilge Ceylan bana ‘executive yapımcılık’ teklifi etti. Daha önce hiç böylesine büyük, uzun çekim takvimli, zorlu iklimlerde geçen bir projede deneyimim olmamıştı. 2020 Haziran’ından bu yana Kuru Otlar Üstüne yolculuğu devam ediyor. Eşsiz bir deneyimdi. Hiçbir okul, hiçbir eğitim bu deneyimin yerini tutamaz.
Eserleri Arktik Dünya Arşivi’ne girdi
Norveç’e bağlı Svalbard Adaları’ndaki Arktik Dünya Arşivi’nde (AWA) ve Viyana’daki ünlü Albertina Müzesi’nde eserleri olan ilk ve tek Türk sanatçısınız. Bunlar nasıl gerçekleşti?
İki yaz boyu Avusturya Salzburg’da bir akademiye gravür çalışmak için gittim. O dönem öncesinde Dürer’e "Homage" gravürler yapmıştım ve tabii ki Dürer’in eserlerinin olduğu Albertina’ya gitmek istedim. Müzeyle bağlantı kurup Dürer üzerine çalıştığımı ve eserleri ile ilgili görüşmek istediğimi söyledim. Kabul ettiler ve hazine dairesinde tutulan orijinal eserleri görmeme izin verdiler. Salzburg'a dönünce, o günlerde öğrendiğim ağaçbaskı tekniği ile o eserden aldığım ilhamla bir gravür yaptım. Bana ayırdıkları zaman için müzeye yazdığım teşekkür mailine gravürümün fotoğrafını ekledim. Ertesi gün ‘Eseriniz çok güzel. Nasıl satın alabiliriz?’ diye kısa bir yanıt verdiler. O kadar beklemiyordum ki... ‘Acaba yanlış mı anlıyorum?’ diye geçti aklımdan, nasıl yanıt verebileceğimi bilemedim önce... Müzeye gidip eseri teslim ederken bile inanamıyordum. Neticede satın alındı eser... Seneler sonra, müzenin hazine dairesine çekim için gittim ve hem kendi eserimi hem de Dürer'in eserini tekrar gördüm...
AWA’daki belgeseliniz bu eserin yolculuğunu mu anlatıyor?
Evet. Nuri Bilge Ceylan'la çalışmaya başlamadan hemen önce Zamansız adlı belgesel projemin hazırlığındaydım. Tam o dönemde AWA ile karşılaştım. Bu arşivin amacı, benim projemle birebir örtüşüyordu. Geçmişten ilham almak, korumak, geleceğe miras bırakmak... Burası, insanlık için önem taşıyan bilgilerin korunduğu bir data arşivi. Bu bilgiler en dayanıklı malzeme olarak tespit ettikleri film şeridi üzerine QR kodlara basılıp, özel kutularda saklanıyor. Bu kutular da eski bir madende, tamamen silahsız, tektonik hareketlerin olmadığı Svalbard'da siber saldırılardan uzak bir şekilde korunuyor. Örneğin bugün Taj Mahal'in başına bir şey gelse, yeniden yapılması için tüm tarihi, teknik bilgiler ve 3 boyutlu verileri içeren detaylar orada. Nobel ödüllü bir eser de orada, NASA bilgileri de... Türkiye'den hiçbir miras katılımının olmadığını öğrendim. Türkiye gibi bir coğrafyada korunacak çok eser var. UNESCO varlıklarının dahil olması için çok çabaladım. İzin, inceleme, onlarca yazışma derken bu süreç 4 sene sürdü, olmadı. Neticede "Ben yine de geleceğim, ülke mirasları seremonisini ve orayı çekeceğim" dedim. Her ülke kendi mirasını bir seremoniyle özel temsilciyle oraya veriyor. Bunu çekmek için sponsor arayışına başladım. O zamanlar kendimle alakalı bir şey hiç aklımda yoktu. AWA ekibi beni bu süreçte tanıdı ve ‘Siz bir sanatçısınız. Kendi üretimlerinizi verin, biz katılımınıza sponsor olacağız, Türkiye için bir ilk adım atılmış olur’ dediler. Büyük bir sevinç ve şaşkınlık yine bende... Kabul ettim ama seremoniye gidebilmek için ilk sene yol, konaklama vb. şeylere sponsor desteği bir türlü netleşemedi. ‘Biz Türk bayrağını hazırladık, eseri filme bastık, sizi bekliyoruz’ diyorlar ama olmuyor. Nihayet Haziran 2023’te gittim. Ve bunu da belgeselimin tam da yerine oturan bir parçası olarak çektim.
Son olarak, Everest tırmanışınızdan bahseder misiniz? Bu deneyim sizi nasıl etkiledi?
Mayıs-Haziran 2024'te Nepal’e giderek Himalayalar bölgesinde bir yolculuk gerçekleştirdim, Everest Ana Kampı geçerek 5600'lere ulaştım. Daha yükseği için profesyonel dağcı olmanız ve özel izinler almanız gerekiyor. Bu, ömrümde yaptığım ilk tırmanış yolculuğu. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak zorlu bir yolculuktu, 15 gün sürdü. İlk kez o kadar yüksek bir irtifada bulundum, çekim yaptım ve bu deneyim belgesel, fotoğraf ve gravür için yeni projelere, eserlere ilham oldu, oluyor...
Mediha Didem Türemen Web Sitesi: https://www.medihadidemturemen.com/
Mediha Didem Türemen Instagram adresi: https://www.instagram.com/medihadidem