top of page

Evrene ne istediğimi gösterdim o da ‘al o zaman’ dedi

Müzisyen, gezgin, influencer… Yeni dünyanın çok yönlü kariyer gerekliliğini hayatına çok doğal bir şekilde adapte etmeyi başarmış isimlerden biri Mimoza Cendey. 10 yıldır Barcelona’da yaşayan Cendey, yaptığı işlerin ortak noktasının insanları mutlu etmek olduğunu söylüyor.

Yarısı öğrencilikle geçen İspanya macerasının diğer yarısında Mimoza, kurumsal işinin yanında yaptığı işlerle kendine alternatif bir kariyer inşa etti. Son 1 yıldır ise tam zamanlı çalışma hayatına veda etti ve bağımsız çalışmayı deneyimliyor.


Mimoza, Instagram hesabı üzerinden yemek, gezi, yaşam ve motivasyon odaklı içerikler üretiyor. Aynı zamanda müzisyen kimliğiyle teklilier yayınlıyor ve konserler veriyor. Son zamanlarda bu yelpazeye bir de tur rehberliğini eklemiş durumda. Peki, tüm bunlar aynı anda nasıl oluyor?


Mimoza, henüz 20’lerinin başındayken kendini nasıl Barcelona’da bulduğunu, bu yolculuk sırasında kendisiyle gerçekten nasıl tanıştığını ve sevdiği şeylerin peşinden gitmeye nasıl cesaret ettiğini anlatıyor.


Bana biraz Mimoza’yı anlatır mısın? İspanya'da kendini buluş hikayeni, buna nasıl karar verdiğini…


Aslında sevdiği şeylerin peşinden gitmeye çalışan ve her şeyden çok deneyime önem veren biri olduğum için, hep bir şeylerin peşinden gittim. Barcelona'ya gelişim de öyle oldu: Üniversiteyi İngiltere'de okudum fakat o zaman iş bulmak, sponsor bulmak zor diye hiç araştırmadım bile ya da belki gerçekten kendimi oraya çok da ait hissetmediğim için üniversite biter bitmez İstanbul’a döndüm. Ama İstanbul’a dönünce “Bir dakika, ben ne yapıyorum?” dedim. Çünkü üniversitede event management okudum. Stajlarımı kongrelerde, düğünlerde, çeşit çeşit event’lerde yapmıştım ama İstanbul'a gelip ‘Ben yine aynı şeyleri mi yapacağım?’ dedim. O zaman annem -bilmeyenler için Türkiye'nin en iyi İtalyancadan Türkçeye çevirmenidir (Eren Yücesan Cendey)- için dünyada en önemli şey üçüncü bir dil konuşmak olduğundan bana dedi ki ‘Ya sen Barcelona'ya gittin, İspanya'yı çok sevdin. Neden oraya gidip İspanyolca öğrenmiyorsun? Bir yandan da master yapabilir, belki hayatta ne yapacağını bulabilirsin.’ Ben de bana böyle bir şans tanınıyorsa, neden olmasın, dedim ve Barcelona'ya mastır yapmaya geldim. International management okuyayım, kolda altın bilezik olur diye düşündüm. İspanyolca öğrenmeye de başlayınca ‘Ya burası ne kadar güzel ben burada yaşarım’ demeye başladım. Serüvenim, burada kalışımı daha ne kadar uzatabilirim, diye başladı ve bu yıl 10 sene oluyor.


PANDEMİ HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ


İspanya'daki yolculuk nasıldı? Çünkü sen İspanya’da tam zamanlı çalışırken bir yandan kendine alternatif kariyerler de inşa ediyordun.


Ben video yapmayı, Instagram'da bir şeyler paylaşmayı, insanlara motivasyon vermeyi, müzik yapmayı, şarkı söylemeyi çok seviyorum. Ama bundan 4 sene önce hadi ben şarkıcı olacağım, işi bırakıyorum diyemezdim. Bu mantıklı değildi. O yüzden de dediğin gibi bir süre boyunca hep aslında yandan yandan götürdüm. Hâlâ aslında yaptığım çok şey var. Şöyle oldu: Mastırı bitirdikten sonra bir otelde staj yaptım. O otel beni işe almak istedi ama sponsor olmadı. Üç yıl yüksek lisans yapınca sponsor bulmama gerek kalmayacaktı. Ben de İspanyolca ‘touristic e-commerce and digital marketing’ mastırı yaptım. Burada bir turizm acentesine girdim. Yaklaşık 2 sene çalıştıktan sonra pandemi başladı ve o zaman fark ettim ki bütün yumurtaları turizm sepetine koydum ve o sepet düşüp kırılınca elimde hiçbir şey kalmadı.


Peki ne yaptın?

Pandemide herkes gibi hayatı sorgulamaya başladım. O zaman zaten Instagram'da bir şeyler paylaşıyordum ama sadece içimden geldikçe vloglar çekiyordum. Baktım insanların hoşuna gidiyor, bir şeyler öğreniyorlar, birazcık daha asılmaya başladım sosyal medyaya. Pandemi biraz iyileştikten sonra Getir’de işe girdim. Orada da bir buçuk sene boyunca office ve event manager olarak çalıştım ve çok mutluydum, çok seviyordum. Şunu çok iyi hatırlıyorum: orada çalışırken şarkı çıkartıyordum ve bir yandan da o haftanın vlogunu edit’liyordum. Böyle bir tempom vardı. Gerçekten zorlansam da hiç zorlanıyormuşum gibi gelmiyordu, çok keyifli olduğu için. Düzenli bir gelirim vardı evet ama bir yandan da sevdiğim işi yapıyorum. O şirket de çok destekliyordu yaptığım şeyleri. Sonra Getir kapandı. Kapanmasaydı diğer işleri sadece ‘yandan’ yapmaya devam edebilirdim. O belirsizlik içinde dedim ki ‘Ben evrene ne yapmak istediğimi net olarak göstermediğim sürece evren benim ne yapmak istediğimi nasıl anlasın?’ Ben gerçekten ne istiyorsam ona konsantre olmalıyım. Bunu söyleyebilmem, 32 yaşındayım, yaklaşık 30 sene sürdü. Bir de İspanya'da maaşlar o kadar düşük ki kiramı ödeyemeyecek maaşlardan söz ediyoruz. Ben oturup 40 saat ofise gidip bu maaşı kazanacağıma kendi işimi yapıp en azından bunların ödediği maaşı bir şekilde çıkartırım, bunu fark ettim ve bu beni gaza getirdi. İyi ki de getirmiş. Tam bir sene önce Ocak ayında freelance oldum.


Freelance hayatın en büyük tuzağı bence gerçekten öz disiplin. Senin burada kendinle ilgili keşiflerin neler oldu? Çok uzun süren tam zamanlı çalışma hayatından sonra o taraf nasıl gidiyor?


Hâlâ bu iki sorunun cevabını ben de bulmaya çalışıyorum. Mesela benim insan ilişkilerim çok kuvvetlidir ve bu birçok alanda bana yardımcı olabilir. Turizmde harika tur liderliği yaparım çünkü milletle çok iyi anlaşırım. Düğün de organize edebilirim. Çünkü garsonla da iyi anlaşırım düğün sahibi ile de iyi anlaşırım. Kendinizi tanıdıktan, nelerinizin iyi olduğunu gördükten sonra, o özellikler hangi işlerde işinize yarar ya da sizi mutlu eder diye birazcık bakmak gerekiyor. Çünkü ben biliyorum ki sayılarla benim aram iyi değil. Müzik, tiyatro her zaman hayatımda vardı. Her zaman çok sevdiğimi biliyordum. İçerik üretmek ve benim yarattığım şeylerin insanlara iyi geldiğini görmek, zamanla fark ettiğim bir şey oldu. Bir yerde okumuştum, sizin bir şey bilmeniz herkesin onu bildiği anlamına gelmiyor ve ben bir şeyler paylaştıkça ‘Aa dedim demek ki insanlar bunu bilmiyor, bunu öğrenmek insanların hoşuna gidiyor.’ O benim attığım küçük bir adımlar yuvarlanarak büyüdü ve şimdi de gerçekten çok hoşuma gidiyor. Korkularla yüzleşme konusuna gelirsek, bunun zorluğuna kesinlikle katılıyorum. Zamanını çok iyi planlaman gerekiyor. Yine de ilk serbest çalışma senemde kendimle gurur duyuyorum. Evrene ne istediğimi gösterince evren de dedi ki tamam al o zaman.


Bir de sizde zaten ailece bir hikaye anlatıcılığı var. Senin bu disiplinler arası dolaşan ve hikaye anlatmaktan kopmayan halini biraz ben ona da bağlıyorum.


Doğru. Mesela şimdi yeni şarkım çıkacak. Bu şarkının sözü ve bestesi babama ait. Babam da bu şarkıyı annem Ferzan Özpetek'in kitabı İstanbul Kırmızısı’nı çevirdikten ve babama okuttuktan sonra besteliyor. Bunu bir video yapıp anlatmak istiyorum çünkü bir hikayesi var ve belki insanlara ilham olacak.


"KENDİMİ TEBRİK ETMEM GEREKİYOR"


Senin bu motivasyonun dışarıdan sezildiği için de anlatacağın hikayeye insanlar biraz daha hevesle yaklaşıyor gibi geliyor bana. Belki de göçmen olmakla alakalıdır, bu empati duygusuna çok ihtiyacımız var o yakınlığı yakalamak insanlar için kıymetli. Senin o mesafeyi çok iyi yarattığını düşünüyorum ben.


Evet, doğru empati önemli. Bir de yurtdışında yaşamak dışarıdan çok kolay görünüyor. Öyle de yalan da değil ama arkasında dönüp duran, psikolojik olarak geçirilen zor dönemler, sevdiklerinden, ailenden uzak olmak ve bir sürü şeyi tek başına sırtlanman gerektiği gerçeği kolay değil. Yapamayıp dönen çok var. Yurtdışında yaşamak belki bir sürü insan için bir rüya ama sonra onu yaşayınca da yok ya bu benim rüyam değilmiş diyen çok kişi görüyorum. Kendi yaptıklarım ve aman canım o kadar da abartmayalım dediğim şeyler için aslında kendimi tebrik etmem gerekiyor. Ben 7 yaşından beri piyano ve keman çalıyorum, nota okuyorum, beste yapıyorum ama daha yeni yeni ben müzisyenim, müzik yapıyorum, nota bilgim var diyebilmeye başladım.


Peki bütün bu yolculuk boyunca sana ilham veren ve seni motive eden şeyler nelerdi?


Bu benim de sürekli düşündüğüm ve irdelemeye çalıştığım bir soru ama mesela müzikte de tur liderliğinde de sosyal medyada da ortak yaptığım şey nedir diye baktığım zaman; bana keyif veren şey insanlara ilham olmak ve onları mutlu etmek. Bu terapide konuşulan bir konu çünkü herkes seni sevemez, herkese kendini sevdirmeye çalışma gibi bir yere bağlanıyor. Çünkü ben kendimi buna öyle adıyorum ki bu bazen çok yorucu oluyor. Bütün bu yaptıklarımı Türkiye'de yapsaydım çok daha hızlı ve çok daha fazla yol kat edebilirdim ama burada yaptığım ve burada kimseyi tanımadığım için, çoğu şeyi tek başıma yapmaya çalıştığım için daha çok zaman alıyor. Babam şey der: ‘Her vazgeçiş bir seçimdir.’ Bazı şeylerden bilerek ve isteyerek vazgeçtiğim ve başka şeyleri tercih ettiğim için şu anda memnunum.

bottom of page