top of page

Deneyimlere güveniyorum ama network'e daha çok

Teknoloji ve finans dünyasının önde gelen isimlerinden biri olan Çiğdem Toraman, kariyerine yazılımcı olarak başladı. Bankacılıktan borsaya, e-ticaretten girişimciliğe uzanan başarılarla dolu kariyerine bugün, Amerika merkezli Türk start up’larına yatırım desteği veren Treeo VC fonunun kurucularından.


Çiğdem Toraman hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada büyük başarılar elde etmiş bir iş insanı. Kariyerine bankacılık sektöründe başlayan Toraman, yazılım ve sistem analistliği alanında önemli projelere imza attı. Ancak onun en büyük çıkışı, Türkiye’de dijital medyanın ve e-ticaretin gelişmesine öncülük eden çalışmalarıyla oldu. Milliyet.com.tr’nin en çok ziyaret edilen site olmasında rol oynayan Toraman, Türkiye’de internet reklamcılığı ve dijital içerik platformlarının şekillenmesine katkıda bulundu. Teknoloji alanındaki vizyonu ve yenilikçi yaklaşımları sayesinde, dijital dünyanın en önemli liderlerinden biri haline geldi.


Ancak Toraman için başarı sadece kurumsal bir kariyerden ibaret değildi. Girişimcilik ruhunu takip ederek geleneksel Türk el sanatlarını dünya pazarına taşıyan Ark of Crafts girişimini başlattı. Daha sonra, start up ekosistemine destek vermek amacıyla yatırımcılığa yöneldi ve Amerika'da Treeo VC’yi kurarak göçmen girişimcilere özellikle de Türk startup’larına Amerika pazarında destek olmayı hedefledi.


Çocukluğundan itibaren disiplinli ve çalışkan bir birey olarak yetişen Toraman, kariyer yolculuğunu bilinçli adımlarla şekillendirdi. Teknolojiye olan ilgisi, onu yazılım ve sistem geliştirme alanlarına yönlendirirken, girişimcilik dünyasında da cesur kararlar almasını sağladı. Türkiye’den Amerika’ya uzanan bu yolculuk, girişimcilik ekosistemine ilham veren bir başarı hikayesi olma özelliği taşıyor.


Bu röportajda, Çiğdem Toraman’ın kariyer yolculuğunu, girişimcilik dünyasına olan bakış açısını ve teknoloji sektöründe kadınların rolünü nasıl değerlendirdiğini konuştuk. Hem genç girişimciler için ilham verici tavsiyeleri hem de Amerika’da start up ekosistemine dair gözlemleriyle Toraman’ın tecrübelerinden herkesin alacağı önemli dersler var.


Kariyeriniz nasıl şekillendi? Teknolojiye ilgiliniz çocukluktan beri var mıydı?

Çalışkan ve meraklı bir çocuktum. Babam öğretmendi ve evimizde her zaman başarıya odaklı bir disiplin vardı. "Birinci olmak" benim için çok doğaldı. Okul hayatım boyunca her zaman araştırma yaptım, çok okudum ve çok çalıştım. Özellikle ilkokuldayken, her sene sonu karnemi aldığım gün bir sonraki yılın ders kitaplarını alıp çalışmaya başlardım. Ben dünyayı ansiklopedilerden öğrenen bir nesilden geliyorum. Meydan Larousse'un 12. cildinin tümünü okuduktan sonra, 13. cildi basıldığında sevinçten havalara uçtuğumu hala dün gibi hatırlıyorum. Matematik ve fen derslerinde iyiydim, dolayısıyla ailem doktor olmamı istiyordu ama benim ilgimi hiç çekmiyordu. Üniversite seçimimi yaparken ‘En hızlı meslek sahibi olabileceğim alan hangisi?’ diye düşünerek, bilgisayar programcılığını tercih ettim. Bugün hala düşünüyorum da ne kadar doğru bir tercihmiş.


Dijitalde ilklere imza attı


Çalışkanlığınız hiç değişmemiş olacak ki sonrasında da kariyeriniz hızla ilerlemiş…

Hiç değişmedi. Üniversiteye başladığımda, derslerin yetersiz olduğunu hissettim ve daha fazlasını öğrenmek istedim. Haftasonları babamın desteğiyle, öğretmen arkadaşının bilgisayar dershanesine gitmeye başladım. İlk derse katıldıktan sonra öğretmen bana 'Bir bankada yazılım stajı yapmak ister misin?' diye sordu. Ben daha yeni başlamıştım ve hiçbir şey bilmiyordum ama hemen kabul ettim. 1989 yılında Türk Ekonomi Bankası'nda staja başladım ve bir ay içinde tam zamanlı çalışma teklifi aldım. Hem okul hem iş hayatı birlikte ilerledi ve böylece sektöre girdim. Buradaki görevimden sonra, kariyerimin dönüm noktalarından biri olan Fransız Crédit Lyonnais Bankası'na sistem analisti olarak geçtim. Daha sonra da -o zamanki adıyla İMKB- Borsa İstanbul elektronik alım-satım sistemi projesini hayata geçirme ve yönetme şansını elde ettim.


Aslında sizi tüm Türkiye hatta Avrupa’da bir numara yapan bir rolünüz daha var ki tüm bu deneyimlerden daha farklı. Siz Milliyet.com.tr ile Türk medyasında önemli bir değişimin öncüsü oldunuz. O dönemleri anlatabilir misiniz?

Borsada yeni pazarlar açmak üzere çalışırken Karma International’dan 'hayır' diyemeyeceğim çok özel bir teklif aldım. Dünyada ilk kez bilgisayar donanımlarının elektronik almı-satımını yapan bir projeyi geliştirmek için 8 bilgisayar mühendisi ile birlikte Palo Alto'ya gittik. Amerika'dan döner dönmez MBA'e başladım. Projeyi başarıyla hayata geçirdikten sonra Boyner Grubu’nun Advantage Card projesine transfer oldum. Ardından da yine bir teklifle Sabah ve ATV'de ilk kez hayata geçmekte olan ISP ve portal projelerinin başına geçtim. Turkport portalı altında Türkiye’nin ilk arama motorunu, ilk e-ticaret fiyat karşılaştırma projelerini hayata geçirdik. Buradaki deneyimim beni Doğan Grubu'na taşıdı. Ekolay.net ve Milliyet.com.tr'nin bütün dijital projlerine liderlik ettim. Ekiplerimle birlikte dijital medyanın ticarileşmesi, internet reklamcılığı ve e-ticaret projeleri geliştirdik. O dönemde Türkiye'de ilk kez kullanıcılar tarafından içerik üretilen platformu Milliyet Blog'u hayata geçirdik. Milliyet.com.tr'yi Avrupa'nın en çok ziyaret edilen sitesi yaptık. Daha sonra Hepsiburada’da bir özel alışveriş sitesini yönettim.


Türk start up’ların fonu yok!


Bu kadar başarılı bir kurumsal kariyer bir noktada girişimciliğe nasıl evrildi?

Aslında girişimcilik hiç uzak olduğum bir alan değildi. Kendi girişimcilik yolculuğuma başlamam 2013’te, Ark of Crafts adlı geleneksel Türk el sanatlarını globale taşıyan projemle oldu. Ben Şileliyim ve Şile bezini dünyaya tanıtmak ve satmak benim çocukluk hayalimdi. Bu girişimimizle Şile bezi çok değerli 100'den fazla ürün kategorisini yurtdışında satışa sunduk ve muhteşem başarılar elde ettik. Girişimci olduğum yıl aldığım harika bir teklifle yatırımcı olmak fırsatı buldum. Startupbootcamp Istanbul' la başlayan start up hızlandırma programı kariyerim 2015 yılında kurduğumuz StartersHub fonu ile daha kapsamlı uluslararası bir yatırımcılık yolculuğuna dönüştü.




ABD’ye ne zaman ve hangi motivasyonla taşındınız?

Kızımın 13 yaşında İngiltere'de okumaya başlamasıyla yurtdışında yaşama fikri benim için belirgin bir hale geldi. Startupbootcamp San Francisco ve StartersHub US'i kurmak için Silikon Vadisi'ne taşındım. İlk yıl 5 Türk, 5 Avrupalı start up ile başarılı bir hızlandırma programı yönettim. 5 yıl boyunca 45'ten fazla start up'ın Amerika pazarına açılmasına destek verirken tanıştığım japon, Hint ve İsrailli toplulukların girişimcilik ekosistemlerinde büyük bir dayanışma içinde olduklarını gördüm. Singapurluların bile yatırım fonları varken Türklere yatırım yapan fonlar yoktu. 2023'te sevgili ortaklarım Arzu Tekir ve Didem Altop'la birlikte Treeo VC'yi kurduk. Treeo VC olarak Türk ve göçmen girişimcilerin Amerika pazarında hızla başarılı olmaları için her alanda destek oluyoruz. Bugüne kadar 10'dan fazla yatırım yaptık. Yapay zeka (AI) ile fiziksel ve dijital dünya arasındaki engellerin ortadan kalkacağını, tanımlanabilir her işin yapay zela ile yapılacağını ön görüyoruz. Treeo VC olarak yapay zekanın merkezde olduğu ve değer ürettiği erken aşama teknoloji start up'larına yatırım yapmayı tercih ediyoruz.


Türk start up'lar Amerika'ya açılırken ne gibi zorluklarla karşılaşıyor?

Amerika pazarında bir start up olarak yer edinmek kolay değil. Girişimcilerimiz genellikle teknoloji ve inovasyon konusunda çok iyiler, ancak networking, pazarlama ve yatırımcı ilişkileri alanlarında zorluk yaşayabiliyorlar. Biz onlara bu zorlu süreçte ihtiyaç duydukları her alanda hem finansal hem de stratejik destek veriyoruz.


Farklı düşünün ve cesur olun!


Gençlerle ve özellikle start up’larla çalışmak nasıl bir motivasyon gerektiriyor?

Alt yapı ve eğitim bizden çok daha farklı elbette. Bizden kesinlikle daha hızlı ve zeki olduklarını görüyorum. Bunu net olarak söyleyebilirim. 20 yaşındaki girişimcilerle çalışıyorum. Kızımdan küçük girişimciye yatırım yaptık mesela. Bence çok iyiler. Hiç vakit kaybetmiyorlar. İyi plan yapıyorlar ve hedef odaklılar. Elbette daha yeni yola çıkanlara da fikir vermeye, yol yöntem göstermeye çalışıyorum. Kendi kalitelerini değiştirmeden bildiklerimi ve tecrübelerimi paylaşmaya çalışıyorum. Tüm network’ümü start up'lar için değerlendiriyorum. Şu an 50’den fazla yatırımcımız var. Start up’ları da dahil ederseniz aşağı yukarı 70-75 kişilik bir kulüp haline geldik. Yatırımcılarımızın büyük bir kısmı Türkiye’den. Tabii Amerika ve Avrupa’dan da yatırımcılar geliyor. Çokça start up’la görüşüyorum. ABD’de hangi start up'lar var, neler yapmışlar, hangi aşamadalar… Bunların hepsini çok yakından biliyor ve takip ediyorum. Teknolojiden gelen biri olarak bugün hala teknolojiyle ilgili bir iş yapıp gençlerle birlikte çalışabiliyor olmak tabii ki çok tatmin ediyor beni. Evet, artık kod yazmıyorum ama bu alanın her aşamasında çok heyecanlanıyorum. Günde üç vardiya çalışıyorum diyebilirim. Öğlene kadar Türkiye, öğleden sonra Avrupa ve akşam üstünden itibaren de Amerika.


Genç girişimcilere ne gibi tavsiyeleriniz var?

Network oluşturun, çok çalışın, farklı düşünün ve cesur olun. İyi bir fikriniz varsa, gerçekleştirmek için hızlı hareket edin ve doğru insanlarla bir araya gelin. Network özellikle önemli. Mümkün olduğu kadar güvenilir, iyi insanlardan oluşan ve kıymetinizi anlayacak, yaptıklarınızı görebilecek network oluşturdu yılda. Ben hâlâ çok faydasını görüyorum. Düşünün borsada çalıştığım bütün uzman arkadaşlar şu an bana destek oluyorlar, yardım ediyorlar. Hala hepsiyle iletişimdeyim. Bu benim çok değer verdiğim bir şey.


Kadınların detaycılığı başarı getiriyor


Teknoloji dünyasında bir kadın olarak zorluklarla karşılaştınız mı?

İş hayatım boyunca cinsiyetim nedeniyle herhangi bir engelle karşılaştığımı hissetmedim. Ancak teknoloji dünyasında kadınların daha fazla yer alması gerektiğini düşünüyorum. Kadın liderlerin detaycılığı ve titizliği, işletmelerin büyük başarılar elde etmesini sağlayabiliyor. Bu nedenle kadın girişimcileri ve yatırımcıları desteklemek benim için çok öncelikli.


Kızınız da teknolojiyle ilgili mi?

Kızım farklı bir yolda ilerliyor, sanat ağırlıklı bir kariyer seçti. Teknolojiden çok sanata, müziğe ve tasarıma ilgi duyuyor. Yeni mezun olacak bir moda tasarımcısı olarak sürdürülebilir, elde üretilen ve yaratıcılığın önde olduğu orijinal tasarımlara odaklanıyor. Yapay zekanın sanat üreteileceğine inanmıyor ve uzak durmayı tercih ediyor. Onun bakış açısı benim için çok kıymetli. Gençlerin perspektifleri teknolojinin gelecekte insan yaşamını nasıl etkileyeceğini anlamamıza yardımcı oluyor. Birbirimizden hala çok şey öğreniyoruz.



bottom of page